Bodrum’un Planı – Vahap Samanlı SOKAK Yazıları…
Bodrum artık planlamanın konuşulduğu, gereğinin üzerinde durulduğu bir kent olmak durumunda. Ulaştırma, katı atık yönetimi ve tabii imar durumu v.b. nazım plan ölçeğinde ele alınması gereken konular. Ama burada, Bodrum için çok acil olan su ve kanalizasyon master plan ve fizibilite çalışması üzerinde duracağız. Çok özetle, bir master plan faaliyeti, karmaşık ve büyük bütçeler gerektiren kentsel altyapı problemlerinin halkın en yararına çözümlerine ulaşabilmek için uzman ekipler tarafından yapılan kapsamlı ve çok boyutlu araştırma ve çalışmalardan oluşur. Bu özelliği ile konusunda o kentte yapılması gerekenleri kısa, orta ve uzun vade olmak üzere zaman içinde belirler. İlgili idarelerin performansına esas olacak işletme kriterlerini tanımlar. Bu yönleri ile stratejik planlardan çok farklıdır. Halka açık bir master plan raporu o konudaki şeffaf kent yönetiminin vazgeçilmez bir enstrümanıdır.
Ama, maalesef büyükşehir belediyelerimizin sadece yaklaşık üçte birinin su ve kanalizasyon master planları var. Nedenlerini tartışmak bu yazıyı aşar, ama iki konuya değinmek mümkün. İlki, hızla büyüyen kentlerin gelişmesinin öngörülemeyeceği argümanı. Günümüzün bilim ve teknoloji imkanları göz önüne alındığında böyle bir endişe gereksizdir. Zira, her planlama çalışması konunun teknik ve sosyal özelliklerine bağlı, olası senaryolar üzerine bina edilir. Zaten, gelişmelere göre gerekli revizyonların her zaman yapılması pratikte mümkündür. Bir diğer argüman ise, bir plan yapılsa bile nasılsa uyulmayabileceği savıdır. Ama, bir master plan olması gereği ile onun uygulanmasını karıştırmamak gerek. Halka açık yeterli bir master plan çalışması var ise ne yapılması gerektiği tekniğine göre belirlenmiş, en optimal çözümler bulunmuş demektir. Yani halkın elinde, üzerinde ısrarcı olabileceği çözümler vardır, artık gerisi onlara kalmıştır. Nasılsa uyulmaz diye planlama yapmamak, nasılsa uymayanlar çıkacaktır diye kanun ve yönetmeliklerden vazgeçmeye benzer. Öte yandan, Bodrum’un, bir batı Anadolu ilçesi olmasına rağmen, hepimizin bildiği üzere, bazı mega kentlerimizde bile olmayan problemleri var. İklim krizi kapımızda. Dolayısı ile, bir Anadolu ilçesi için pekala yeterli olabilecek, alışılmış düzen ve anlayışlar içinde optimal çözümlerin bulunması çok zor; kapsamlı uzmanlık çalışmalarının bulgularına ihtiyaç var.
Konumuz olan bir su ve kanalizasyon master plan çalışması dört ana işlevi yerine getirir: Birincisi demografik şartların ve ihtiyaçların yeterli detayda ve kapsamda belirlenmesidir. İkincisi ise Bodrum’da mevcut durumun ve tesislerin tanımlanması olacaktır. Üçüncü fonksiyon ise kapsamlı saha araştırmaları ve ölçümleri ile alıcı ortamların ve su kaynaklarının kapasite ve kalitesini belirlemek olur. Son aşamada ise, mevcut şartlar altında geçerli alternatifler tasarlanır ve Bodrum geneli için en optimal çözüm, fizibilitesi ve planlaması ile ortaya konur. Sonuçta, bir su ve kanalizasyon master planı Bodrum’un tümü için, düşünülebilecek en iyi sistemleri, bunların kısa, orta ve uzun vade planlamasını ve işletme ile ilgili prensiplerini ortaya koyar. Yeterli bir master plan çalışması sonraki engellerin aşılmasında da, örneğin finansman kredisi temini gibi, çok faydalı ve işlevsel olacaktır.
Bodrum susuz, hem de hiç gereksiz yere. Vaktiyle yukarda anlatılan kapsamda bir master plan çalışması yapılabilmiş olsaydı, barajların Bodrumun suyu için bir uzun vade çözümü olamayacağı açıkça görülebilirdi. Büyük bir ihtimalle, daha 2009’da TMMOB tarafından gündeme getirilen Ekinambarı yer altı az tuzlu suları devreye alınmış olurdu. Böyle olsaydı bugün musluklarımızdan güldür güldür temiz su akıyor olacağı gibi, belki çevredeki Milas karstik tuzlu yer altı sularının arıtılması ile tarım için veya kömür santralleri için bir potansiyel yaratılabilirdi. Umarız, artık konulara gereken ölçekte bakabilmek için şart olan çalışmalara önem verilir, ve Bodrum’un suyunun uzun vade kalıcı çözümünün ne Geyik barajında ne de deniz suyu arıtmasında olmadığı daha fazla zaman kaybetmeden anlaşılır.
Bodrumu, eşsiz bir yurt köşesi yapan çok şey var. Ama herhalde bu uzun listenin başlarında koyları gelir. Herbirinin kendine göre ayrı bir tadı olan bu koylara gözümüz gibi bakmamız gerek. Maalesef, bu konularda ev ödevimizi gereği gibi yaptığımızı söylemek mümkün değil. Bodrum kıyılarının talan edilmemesi için canla başla çalışan sivil toplum örgütlerinin cansiperane çabaları elbette gerekli, ve çok saygıdeğer. Ama, ilaveten yapılması gereken çalışma ve düzenlemeler konusunda da talepkâr olmak gerek. Bunların başında da araştırma ve planlama geliyor. Bir yandan kontrolsüz atıksu deşarjları, bir yandan derelerden gelen kirlilik ve bir yandan sorumsuz yat sahiplerinin atıkları koylarımızı her gün kaçınılmaz bir sona doğru götürüyor. İklim krizi dolayısı ile Akdeniz suları diğer denizlere nazaran daha fazla ısınıyor. Bu da her türlü deniz kirliliğinin eskisine nazaran çok daha hızlı gelişeceği anlamına gelir. Bu koyların ne kadar zamanının kaldığını anlayabilmek için gerekli oşinografik araştırma ve ölçümlerin yapılması, Bodrum genelindeki atıksu probleminin çözümünde belirleyici olacaktır. Oysa ki, akıntı ölçümleri ve yeterli biokimyasal deney sonuçları elde olmadan deniz deşarjlarının bırakın tasarımını, inşası bile düşünülebiliyor Bodrumda.
Çok öncesinde değil, daha 70’lerin başında İstanbul kıyıları bugünkü Bodrum limanından daha temizdi. İstavrit, kefal, kırlangıç bir tarafa, Adalar civarında karagöz, mercan, kolyoz avlanırdı. Şimdi o deniz bitti. Doğa karmaşık bir sistemdir. Yaşamın kaynağı olduğu için çok dayanıklıdır. Ama, bir eşik geçildikten sonra o sistemin çökmesini önlemek pratikte mümkün olmaz. Çok çaba gösterilirse belki bazı iyileştirmeler sağlanabilir, ama filmi geri sarmak imkansızdır. Hiçbir bütçe ve hiçbir teknoloji artık Marmara’nın o eski günlerini geri getiremez. Bizim nesil, pek az ülkeye nasip olabilecek canım bir iç denizin, bir insan ömrünün yarısı olabilecek bir sürede, mahvına tanık olmuştur. Bu yazı da bu sorumluluk ile kaleme alındı. Umarız bir işe yarar.